29 Nisan 2012

Sürüngen Türleri (Latince: Reptilia)

       Sürüngenler (Latince: Reptilia), omurgalı hayvanlar aleminin yumurtlayarak çoğalan büyük bir sınıfı. Yılanlar, kertenkeleler, kaplumbağalar, timsahlar ve tuatara takımlarından meydana gelir.

       Değişkensıcaklı (heterotermi) omurgalılardan olan sürüngenler, evrimsel olarak Amfibyumlarla sabit vücut ısılı (homeotermi) hayvanlar arasındaki geçiş sürecini, denizden karaya, kalıcı geçişi temsil ederler. Vücutlarının pul ya da benzer levhalarla kaplı olması nem kaybını en az düzeyde tutmalarını sağlar, bu sayede kurak ortamlara oldukça iyi uyum sağlarlar.

      Vücut ısılarını sabit tutacak metabolizmik mekanizmalara sahip olmadıkları için, vücut ısıları dış ortamın ısısına bağlı olarak değişkendir. Bu yüzden sürüngen türlerinin çok büyük bir kısmı dünyanın ılıman iklim kuşaklarında yaşamlarını sürdürür. Ancak bu sayede kasları inanılmaz enerji tasarrufu yapar. Kaslarının güç potansiyeli memelilere oranla 4, kuşlara oranla 2 kat daha fazladır.

     Tümü akciğerleriyle solunum yapan sürüngenlerin tümü yumurtlayarak ürerler. Bazı türlerde yavruların yumurtadan çıkması, dişinin içinde gerçekleşir.

     En eski sürüngen fosillerine Karbonifer döneme tarihlenen kayaçlarda rastlanır. Karbonifer Dönemi izleyen Permiyen Dönem ve tüm Mezozoik Zaman boyunca, tür çeşitliliği yaygınlık yönünden hızlı bir evrimleşme göstermişler, Mezozoik Zaman'da karalardaki hakim türleri oluşturmuşlardır. Kretase Döneminin sonunda gerçekleşen (65 milyon yıl önce) K/T Olayı sonunda sürüngen türlerinin büyük bir bölümü yok olmuşsa da bugün gezegenimizde 6.000 kadar alt türü yaşamaktadır.Sürüngen ve kaplumbağaları insanlar daha çok yazın görürler.

Omurgasiz Hayvan Türleri

      Tamamı heterotrof (hazır besin alan) canlılardır. Hücre çeperleri yoktur. Kloroplast taşımazlar. Hayvanlar omurgalı ve omurgasız olmak üzere iki büyük gruba ayrılır. Süngerler, Sölenterler, Yassı Solucanlar, Yuvarlak Solucanlar, Halkalı Solucanlar, Yumuşakçalar, Kabuklular, Örümcekgiller, Çokayaklılar, Böcekler ve Derisi Dikenliler omurgasız hayvanlar grubunu meydana getirir. Balıklar, Kurbağalar, Sürüngenler, Kuşlar, Memeliler omurgalı hayvanlar grubuna ait canlılardır.
Omurgasız Hayvanlar ve Özellikleri
Omurgasız olarak adlandırılan canlıların yapılarında bir iç iskelet bulunmaz. Omurgasız hayvanların vücudunun dış kısmını örten ve destekleyen bir dış iskelet bulunur. Omurgasız hayvanlardan bazıları suda, bazıları da karada yaşamaya uyum sağlamıştır. Yaşamın hiçbir evresinde, vücuda desteklik yapan bir sırt ipliği (notokord) bulunmaz. Sinir sistemi gelişimi, ilkel gruplarda uyartılara bölgesel cevaplar verilmesi şeklindeyken, gruplarda gelişmişlik düzeyine göre değişiklik gösterir. Gerçek dokulara sahip oluşlarına göre, omurgasızlar iki gruba ayrılır:
1. Grup: Parazoa (Gerçek dokulara sahip olmayan canlılar)
2. Grup: Eumetazoa (Gerçek dokulara sahip canlılar)
1. Grup: Parazoa (Gerçek dokulara sahip olmayan canlılar)
Omurgasız hayvanların ilk grubunu oluşturan bu canlılarda, gerçek dokular bulunmaz. Bir hücrelilikten çok hücreliliğe geçişin temsilcileri olarak kabul edilen bu canlılar, sadece hücresel düzeyde özelleşme gösterebilmişlerdir. Bu nedenle de, vücutta belirli organ sistemlerinin varlığından söz edilemez. Hücreler tabakalaşma gösterseler de bazal lamina adı verilen yapının veya hücreler arasında bağlantı bölgelerinin bulunmaması nedeniyle, doku varlığı kabul edilmez. Parazoa grubu a) Placozoa b) Porifera (Süngerler) olmak üzere ikiye ayrılır.
a) Placozoa: Şubenin tek üyesi olan Trichoplax adhaerens en basit çok hücrelidir. Aynı zamanda, şimdiye kadar bilinen en az miktarda DNA içeren hayvansal organizmadır. Ağız ve sindirim sistemi bulunmaz. Vücudu yassı ve asimetriktir. Yassı vücut yüzeyindeki tek tabakalı yassı epitel hücrelerinin her biri, bir adet kamçı taşır.
b) Porifera (Süngerler)
En basit yapılı çok hücreli hayvanlardır. Hiçbir sistemleri yoktur. Süngerlerde sadece hücresel düzeyde farklılaşma görülür. Üreme organları vücutlarının belli bir yerinde değildir. İskelet elemanları görülmesine rağmen, gerçek doku ve organ bulunmaz. Hem tatlı sularda hem de denizlerde yaşarlar. Vücutlarında por denilen delikleri çoktur. Çoğunlukla şekil bakımından bitkilere benzerler. Kırmızı, mavi, gri, sarımtırak ve siyah renkte olabilirler. Eşeysiz çoğalmaları tomurcuklanma ile olur. İskeletleri organik ve inorganik maddelerden meydana gelmiştir. Su vücuda osteum adı verilen açıklıklardan girer ve oskulum adı verilen açıklıktan çıkar. Su, vücut içerisinde akışı esnasında süzülür ve içeriğindeki küçük organizmalar besin olarak kullanılır. Sadece hücre içi sindirim görülür. Boşaltımda görevli olan kontraktil (vurgan) kofullar, hayvanlar içinde sadece süngerlerde bulunur. Sinir sistemleri yoktur. Uyartılara verilen tepkiler bölgeseldir. Ergin bireyler, daima bir yere bağlı olarak (sesil) yaşarlar. Bazı türlerinin ekonomik değeri vardır.
2. Grup: Eumetazoa (Gerçek dokulara sahip canlılar):
Omurgasız hayvanların geri kalan tüm şubelerini ve hatta omurgalıları da kapsayan bu grubun canlılarında, gerçek dokular bulunur. Özelleşme, doku düzeyinden organ ve sistem düzeyine kadar, çeşitli gelişmişlik seviyelerinde ortaya çıkar.
Sölenterler (Coelenterata)
Vücutlarının merkezinde bir sindirim boşluğu bulunur. Bu kısmı hem ağız hem de anüs olarak kullanırlar. Vücut dokusu iki hücre sırasından oluşmuştur. Dışarıdaki hücre sırasında canlıyı koruyan yakıcı kapsüller vardır. Deniz anası, Hidra ve Mercanlar sölenterlere örnek olarak verilebilir. Bu şubede ilk defa ağız oluşumu gözlenir. Ağız, aynı zamanda anüs görevindedir. Sindirim boşluğu gelişmiştir. Böylece hücre dışı sindirim de başlamış olur. Sinir sistemi sadece sinir ağı yapısındadır. Nöronlar kutuplaşmadığı için, uyartı her yöne doğru iletilir. Boşaltım ve solunum sistemleri yoktur.
Solucanlar
Omurgasız canlılardan olan solucanların çoğu tatlı sularda ya da dip çamurlarında yaşar. Balçık içindeki organik besinlerle beslenirler. Bazıları başka canlıları avlayarak beslenir, bazıları da asalaktır. Az da olsa denizde yaşayan türleri de vardır. Yassı solucanlar, yuvarlak solucanlar ve halkalı solucanlar olarak incelenirler.
a) Yassı Solucanlar (Platyhelminthes)
Vücut dorsoventral olarak yassılaşmıştır. Solunum, iskelet ve dolaşım sistemleri bulunmaz. Basit duyu organlarına sahiptirler. Yassı solucanlarda anüs ve damar sistemi yoktur. Parazit yaşayanların bazılarında sindirim sistemi yoktur. Ağız hem anüs hem de ağız görevini yapar. Sinir ve üreme sistemleri vardır. Boşaltım sistemleri bulunur. Alev hücreleri taşıyan protonefridiumları vardır. Küçük bir grubu tatlı su ve nemli toprakta serbest, diğerleri insan ve hayvanlarda parazit olarak yaşar. Planaria ve tenyalar yassı solucanların en tanınmışlarındandır.
b) Yuvarlak solucanlar (Nematoda)
Nemli topraklarda, tatlı sularda veya denizlerde dağılım gösterirler.
Vücut yüzeyi yumuşak ve esnek bir kütikula ile örtülüdür. Çoğu ayrı eşeylidir ve erkekler, dişilerden daha küçük yapılı olmaları ve vücutlarının arka kısmının uç tarafta kıvrılmasıyla ayrılırlar. Şubenin çoğu temsilcisi, ekonomik değere sahip olan hayvan ve bitki türlerinde parazittir. Parazit olan türlerde, genellikle bir başkalaşım evresi görülür. Sindirim sistemlerinde anüs ve ağız ayrılır. Çoğu bitki ve hayvanlarda parazit olup bazıları da su ve toprakta serbest olarak yaşar. Kancalı Kurt (Trişin) ve Bağırsak Kurdu (Ascaris) en çok bilinen örnekleridir.
c) Halkalı solucanlar (Annelida)
Vücutları çok sayıda halkanın sıralanmasıyla oluşmuştur. Vücutlarında baş bölgesi ayırt edilebilir. Sindirim kanalı özel bölümlere ayrılmıştır. Kapalı dolaşım görülür. Hermofrodit olmalarına rağmen kendi kendilerini dölleyemezler. Deri solunumu yaparlar. Ağız ve anüs oluşumu ile tek yönlü sindirim sistemi görülür. Sülükler haricinde bütün gruplarda solom (vücut boşluğu) odacıklara bölünmüştür. İçi sıvı ile dolu olan vücut boşluğu, hidrostatik iskelet görevindedir.
Sülükler dışında tüm üyelerde kapalı dolaşım sistemi görülür. Bu grup, en gelişmiş rejenerasyon (kendini yenileme) yeteneğine sahiptir. Toprak solucanı ve sülük en tanınmış örnekleridir.
Yumuşakçalar (Mollusca)
Vücutları üç belirgin bölgeden oluşur: baş, kaslı ayak ve visceral kitle (organlar). Dorsal vücut duvarında manto boşluğu bulunur. Manto boşluğuna sindirim, boşaltım ve üreme sistemlerinin ürünleri atılır. Bazı gruplarda manto boşluğu değişikliğe uğrayarak akciğerleri meydana getirmiştir. Manto aynı zamanda kabuk salgılar.
Yumuşakçalarda açık dolaşım sistemi görülür. Gaz değişimi vücut yüzeyi, solungaçlar, akciğerler ve manto ile gerçekleştirilir. Çizgili kas ilk defa bu grupta ortaya çıkar. Vücutlarında hem çizgili hem de düz kaslar bulunur. Sinir sistemi, deri altı sinir ağı şeklindedir. Karın bölgesinde kaslı ayakları vardır. Solungaç solunumu yaparlar. Ahtapot, salyangoz, midye yumuşakçalara örnektir.
Eklem Bacaklılar (Arthropoda)
Hayvanların en geniş şubesidir ve tüm bilinen türlerin yaklaşık %'ünü içerir. Segmentli vücutları, eklemli üyeleri ve oldukça iyi gelişmiş organ sistemleri bulunur. Genel olarak her segmentte bir çift üye bulunur. Vücutları baş (cephalo), göğüs (thorax) ve karın (abdomen)'dan oluşmuştur. Karasal yaşama en iyi uyum sağlamış omurgasızlardır. Açık dolaşım sistemi görülür. Ayrı eşeylidir. Basit bir solumun ve sinir sistemi vardır. Ağız ve anüs gelişmiştir. Sindirim sistemi tam ve tek yönlüdür. Açık dolaşım sistemi görülür. Gaz değişimi; deri yüzeyi, solungaçlar, trake sistemi veya kitapsı akciğerler ile gerçekleştirilir. Su akrepleri, at nalı yengeci, deniz örümceği örnek olarak verilebilir.
Kabuklular (Crustacea)
Eklem bacaklılar içinde yer alan ve iki çift anten taşıyan tek gruptur. Ancak tespih böceklerinde (Isopoda), karasal formlarda sadece tek bir çift anten bulunur. Diğeri kaybedilmiştir. Çoğu sucul ortamlarda yaşar ve sucul faunadaki hayvanlardan zooplanktonların önemli bir kısmını teşkil ederler. Bir kısım kabuklu ise, çeşitli hayvanların severek tükettiği besinler arasında sayılır. Örneğin Artemia, flamingoların diyetinin önemli bir elemanıdır. Vücut, baş-gögüs (cephalo-thorax) ve karın (abdomen) olmak üzere 3 belirgin bölgeye ayrılır. Kabukta kalsiyum biriktirilmesi ile, yapıda sağlamlık kazanılmıştır. Yengeç ve İstakozlarda (Decapoda), birinci bacak çifti makas şeklini almıştır. Solunum, solungaçlarla gerçekleştirilir. Bacaklar da solungaç görevi görebilir. Açık dolaşım sistemi görülür ve toplar damarlar bulunmaz. Ayrı eşeylidirler ve gelişmelerinde genellikle metamorfoz (değişim) görülür. Çoğu kabuklu, güneş ışığına veya günün saatlerine göre dikey göç içgüdüsüne sahiptir. Tatlı su ve denizlerde yaşarlar. Üyeleri eklemlidir. Bazıları mikroskobiktir (Dafnia ve Syklops gibi). Bazı türleri besin değeri sebebiyle özel olarak üretilirler. Karides, yengeç, İstakoz, siklops, balanus en tanınmış örneklerindendir.
Örümcekgiller (Arachnida)
Ortalama 60.000'in üzerinde tür ile, oldukça kalabalık bir gruptur. Örümcekgillere dahil olan canlıların büyük çoğunluğu karasal yaşama uyum sağlamıştır. Solunum organı kitapsı akciğerler veya trakelerdir. Küçük yapılı örümceklerin bir kısmında ise deri solunumu görülür. Kalp sırt tarafında konumlanmıştır. Kanları renksizdir ve solunum pigmenti çoğunlukla hemosiyanin'dir. Beslenme çoğunlukla karnivordur (etçil) ve birçok tür, uzun süre açlığa dayanabilir. Bazı akrep türleri bir yıl boyunca, bazı örümcek türleri ise 2 yıl kadar açlığa dayanabilmektedir. Ayrı eşeylidirler ve erkek genellikle dişiden daha küçüktür. Yumurtaların korunmasında çeşitli stratejiler görülür. Eklemli dört çift bacak taşırlar. Baş ile göğüs bölgesi birbiriyle kaynaşmış durumdadır. Antenleri yoktur. Bir çoğu bezler içinde zehir taşır. Su kenesi, örümcek, kene, akrep gibi örnekler verilebilir.
Örümcekgillerden akar ve kenelerin çoğu parazit olarak, hayvan veya bitki özsuları ile beslenir. Büyük çoğunluğu kördür. Ender olarak, farklı sayılarda ve az gelişmiş gözlerin varlığına da rastlanır. Karada yaşayan hemen her canlıdan kan emebilen kenelerde, vücut kan emildikçe şişer. Birçok virüs ve bakteri taşıdıkları için, benekli humma ve tifüs gibi hastalıkları bulaştırabilirler.
Çokayaklılar (Myriapoda)
Karasal canlılardır. Vücutları uzun ve segmentlidir. Her segmentte ayak bulunur. Çıyanlarda her segmentte bir çift, kırkayakta ise her segmentte iki çift ayak bulunur. Gövdede, son segment haricinde her vücut segmenti bir çift üye taşır. Trake solunumu yaparlar. Deri, kalsiyum karbonat içermesi nedeniyle sert yapılıdır. Çıyan ve kırkayak bu grubun örneklerindendir.
Böcekler (insecta)
Canlılar dünyasının en geniş hayvan sınıfını oluştururlar. Vücutları baş (cephalo), göğüs (thorax) ve karın (abdomen) olmak üzere 3 bölümden oluşur. Bazı gruplarda bu vücut bölümlerinde kaynaşmalar görülebilir. Baş bölgesinde bir çift anten ve bir çift bileşik göz bulunur. Sınıf özelliği olarak göğüsleri 3 segmentlidir ve her segmentten bir çift bacak çıkar. Çoğunda 2. ve 3. göğüs segmentlerinden birer çift kanat çıkar. Hayvanlarda "uçma" ilk defa bu sınıfta ortaya çıkmıştır.
Dış iskelet bulunur. Vücutlarında sadece çizgili kas bulunur. Solunum trake sistemiyledir. Açık dolaşım sistemi görülür. Vücutta dolaşan solunum sıvısı "hemolenf adını alır ve çoğunlukla renksiz, bazen de soluk yeşil-sarı renktedir. Vücutları bez bakımından zengindir. Çekici veya itici koku, mum, zehir, ipek, yağ, tükürük, antikoagülan madde gibi birçok maddeyi salgılamak üzere özelleşmiş çok sayıda bez taşırlar. Duyu organları ve sinir sistemleri iyi gelişmiştir. Birçok grupta, özel görevleri olan duyu organlarına rastlanır . Avlanmak veya avcılarından korunmak için son derece başarılı uyumlar kazanmışlardır. Renklenmeleri büyük çeşitlilik gösterir. Bazılarında ışık çıkarma özelliği görülür. Yumurta ile çoğalırlar ve gelişmelerinde çoğunlukla bir metamorfoz görülür. Bazı gruplarda koloni halinde sosyal yaşam örnekleri görülür (Karıncalar, Arılar, Termitler). Yaşam ve beslenme şekillerine göre, ağız parçaları, anten ve bacak yapıları farklılık gösterir. Çoğu karada yaşar. Çekirge, kelebek, bit, sinekler ve yaprak bitleri tanınmış diğer örneklerindendir.
Derisi Dikenliler (Echinodermata)
Hemen hemen hepsi deniz hayvanları olup, çoğunlukla zeminde sürünerek yaşarlar. Kalker plakçıklardan oluşmuş iskeletleri vardır. İskelette tipik olarak dikenler bulunur. Bu nedenle derisi dikenliler olarak adlandırılırlar. Açık dolaşım görülmektedir. Solungaç, deri ve kese solunumu vardır. Hareketlerini diken şeklindeki çok sayıda ayakla yaparlar. Deniz yıldızı, deniz kestanesi ve deniz hıyarı en çok bilinen örnek türleridir.

Coca Colanin Yapilisi , Böcek Larvasiyla Coca Cola

      Cochineal (E-120 Maddesi)
Başta cola olmak üzere , et ürünleri ve hazır çorbalara renk vermesi için katılan bu madde bir tür böcek larvasından yapılıyor.
İnternette boy boy resimleri çıkan bu böceği bende araştırdım ve yabancı kaynaklardan çeşitli fotoğraflar elde ettim. Cola nın rengini düşünün ve şimdi aşağıdaki resimlere bir bakın. Bundan sonra cola diye içtiğimiz böcek suyunu yudumlarken birdaha düşünürsünüz.
İşte o iğrenç görüntüler...

İşte Videoyu izleyin  ve görün  cola nasıl yapılıyormuş


Orjinal Bali Nasil Anlariz ?

    Hakiki baldan kasıt arı yüzü görmemiş bal mı? Yoksa arıya aşırı besleme yoluyla yaptırılan bal mı?
Toplumda bu konuda bir kafa karışıklığı var.
Arı yüzü görmemiş balı bir çok labaratuvar kolaylıkla anlayabiliyor. Fakat arıya aşırı besleme yaptırılarak üretilen bal konusunda işler karışıyor. Yanlış bilmiyorsam Türkiyede sadece 2 yerde bunu analiz edebilecek imkanlar var.
Pratik olarak önerilen bir çok yöntem var fakat bunların da bilimsel yanı yok.
Bir çok yöntem satıcıların halkı ikna etmek için uydurduğu şeyler.
Ben ilk defa bizim kasabada bir bal satıcısının kopya kalemle petek üzerine işaret koyarak bakın işte kopya kalem yazıyor, sahte olsa yazmaz diye sattığına şahit olmuştum.
Fakat sahte bal üzerine kalemle işaret koyup bakın buna yazmıyor çünkü sahte denildiğini hiç görmedim.
Zaten petekli bal aşırı besleme ile arıya yaptırılmış bile olsa, o kalem bunun üzerine de yazar.
Bütün balların rengi, kokusu, aroması değişik. Koklayarak, tadarak, suya katıp eriterek, boğazı yakıp yakmadığına bakarak anlaşılması çok zor.
En iyi hakiki bal anlama yöntemi, arıcının güvenilir olup olmaması.

Gülün Suyunun Faydalari Nelerdir ?

      Gül suyunun cildimiz için onlarca faydasının olduğunu biliyor muydunuz hanımlar ? Cilt temizliği ve bakımında gülün yeri apayrıdır !
Gül suyu ile cilt temizlemek :
- Bir kaba 2 yemek kaşığı kil, 3 yemek kaşığı gülsuyu ve 1 çay kaşığı zeytinyağını koyup iyice karıştırın ve koyulaşıncaya kadar iyice kaynatın.
Yüzünüzü yıkadıktan sonra bu karışımı göz ve dudağın kenarları hariç cildinize sürün. 5 ya da 7 dakika beklettikten sonra yüzünüzü yıkayın. Bu gül maskesi cildin kirlerini ve fazla yağlarını alıp temizler. Gül kokusu cildi rahatlatır ve besler.
- 4 litre üzüm sirkesi içine 10 avuç kuru gül yaprağını ekleyip karıştırın. 15-20 gün güneşte tutup süzün. Gargara, losyon, makyaj temizleyicisi olarak kullanabilirsiniz.
- Üç avuç taze gül yaprağını beş dakika suda kaynatın sonra bir çay kaşığı dövülerek toz haline getirdiğiniz ıhlamur yaprağından, bir çorba kaşığı taze kaymak, bir tatlı kaşığı süzme bal ilâve edin.
Hazırlanan karışım krem kıvamına gelinceye kadar kestane unu ilave ederek karıştırın. Cildin parlak, nemli ve güzel olmasını sağlayan bu karışımı yüzünüze sürebilirsiniz.
Cilt bakımı
- Pul pul dökülen kuru bir cilde sahipseniz bu görünümden kurtulmak için kurutulmuş gül yapraklarını küçük parçalara bölün, süt, mısır nişastası ve bir parça bal ile karıştırın. 15 dakika beklettikten sonra, bu karışımla yüzünüze yavaş yavaş masaj yapın. Bu masaj sayesinde cildiniz kaybettiği nemi geri kazanacaktır.
- 3 çay bardağı gül suyuna 1 çay bardağı vazelin koyun ve karıştırın. Bu karışım el ve dudak çatlaklarına iyi gelecektir.
- Saf zeytinyağının içine 10-15 damla gül yağı koyun vücuda masaj yapın.
- Küvete banyo suyunun içine 11-15 damla gül yağı damlatıp iyice karıştırın, bu karışım hem güzel kokmanızı hem de rahatlamanıza yardımcı olacaktır.
Saç bakımında gül suyu :
- 30 gr şampuanın içine 12 damla gül yağı koyun ve karıştırın. Saç diplerine masaj yaparak saçınızı yıkayın. Bu maske saçınızı besler, kepeklenmesini önler.
- 4 damla gül yağını saç fırçanıza dökün saçınızı tarayın.
sağlık için gül suyu :
Gül reçeli, gül şarabı, gül balı yenmeye devam edildiğinde mideyi kuvvetlendirir, yaralara ve tıkanıklıklara iyi gelir.
- İshali engellemek için 20 gr. Gül kurusunu 1litre suda kaynatın, günde 3 fincan içebilirsiniz.
- 2 su bardağı taze gül yaprağını, 2 bardak şeker ile karıştırın. 1 bardak su ile kısık ateşte 1-2 saat pişirin. Ocaktan almadan önce içine yarım limon suyu katın. Bu karışım hafif sindirim sistemi iltihaplarına, romatizma ve eklem iltihaplarına iyi gelir.
- 1 litre şarabın içine 1 avuç gül yaprağı atın, yarım saat dinlenmesi için bırakın. Cildinizi bu karışım ile temizleyin.
Gül yağının faydaları
- Antiseptik (mikrop öldürücü )olarak kullanılan gül yağı makyajı temizler, ciltteki doğum lekelerini alır. Alerjik ciltlere iyi gelir. Cilde canlılık kazandırır.
- Boğaz ve bademcik iltihaplarının giderilmesine yardımcı olur.
- Ellerinizin ve cildinizin güzelleşmesi için gül yağını badem yağıyla karıştırıp, kullanabilirsiniz.
Hassas ciltlere gül suyu
Aşağıdaki belirtilerden üç veya daha fazlasına sahipseniz cildinizin hassas olduğunu söyleyebiliriz…
- Yün ve keten gibi sert kumaşlar cildinizi rahatsız ediyor. Kaşınmaya ve bunu takip eden birkaç gün boyunca yanmaya sebep oluyor.
- Sürdüğünüz parfüm veya taktığınız nikel takılar teninize değdiği yerlerde kurdeşene neden oluyor.
- Kaşımasanız bile bir sivrisinek ısırığı günlerce kalıyor.
- İçeriğinde mineral yağ, koruyucu veya güçlü bir koku bulunan cilt temizleyicilerini uyguladığınızda, cildiniz bozulmaya daha meyilli hale geliyor.
- Saçınızın doğal rengi sarı veya kızıl. Ayrıca teninizin rengi çok açık veya çilleriniz var.
- Güneşe, soğuğa, sıcağa, neme veya rüzgâra maruz kaldıktan sonraki birkaç gün cildiniz batıyor, kaşınıyor veya geriliyor

28 Nisan 2012

Cig Sarimsagin Zararlari

        Gaziantep Üniversitesi (GAZÜ) Tıp Fakültesi Klinik Biyokimya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nejat Yılmaz, sarımsağın, çiğ tüketimine dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Özellikle bağırsak hastalıkları, parazitlere karşı, solunum hastalıklarında, deri hastalıkları, yaraların iyileştirilmesinde ve yaşlılığa karşı sarımsak kullanılmaktadır. İkinci Dünya Savaşında açık yaraların üzerine direkt olarak sürülerek, enfeksiyonun yayılması engellenirdi.
Sarımsağın faydaları arasında, kalp damar hastalıkları, kanseri engelleme, immün bağışıklık sistemin uyarılması, detoksifikasyon yapması, radyasyona, strese karşı koruması,fiziksel gücün artırılması ve antiaging etkileri çalışmalarda gösterilmiştir.
     
SARIMSAĞI ÇİĞ YEMEYİN, ZARAR GÖRÜRSÜNÜZ
Çiğ sarımsağın tahriş edici, asidik ve okside edici bileşikleri ayrıştırma ile yok edilebilmektedir. Bazı kültürlerde bu ayrıştırma için sarımsak ıslatılmakta veya alkol, süt ile ayrıştırılmaktadır. Sarımsağın birçok istenmeyen yan etkisi, fazla miktardaki yağda erir organosülfur içeriğinden kaynaklanmaktadır.

Kuranda Adı Geçen Besinlerin Faydaları

Kur’an’da adı geçen acur, ayva, bal, et, incir, zeytin, kabak, üzüm, süt, tere gibi gıdalar hangi hastalıkların tedavisinde kullanılıyor? İ...